Ekmek küçülürken yoksulluk büyüyor

Herşey tıkırındayken bu konu da nerden çıktı arkadaş diyeceksiniz belki. Durun, izah etmeye çalışayım. Malumunuz, her yeni yıla yeni umutlarla hatta kutlamalarla girilir. Ama dar gelirli, kıt kanaat geçinen, mutlu azınlığın dışında kalan insanlarımız pek uzun boylu kutlayamaz, sevinemez yılın son rakamının değişmesine. Çünkü rakamlarla arası yoktur. Çünkü rakam demek enflasyon demek, zam demek, hayat pahalılığı demek, ay bitmeden paranın buhar olup uçması demek.

Can gitmeden nasibin bitmesi ve bu sebeple bitkisel hayata girmek gibi hayatı durgunlaştıran, endişeli bekleyişe sevk eden bir durum bu. Acaba yeni zamlar ne olacak? Geçen seneden ne kadar daha yoksullaşacağız. Çünkü asgari gelir düzeyinde yaşayan, herhangi bir mevki ve makamda olmayan, devlete bir şekilde kapağı atamayan, merhametsiz patronların insafına bırakılan kesim günden güne, aydan aya ve yıldan yıla gitgide fakirleşiyor.

Gün gün eriyen paralar, maaşlar, artan market ürünleri. Zamlar her Allah’ın gününde, haftasında otomatiğe bağlanmış gibi devam ederken maaşları kılı kırk yararak belirlenen kesimin günden güne fakirleştiğini kim yadsıyabilir. Bir yanda semiren ve sömüren öbür yanda bu sistemi besleyen kalabalıklar, çalınan gelecekler. Her geçen süre bu kesimin aleyhine işliyor. Market poşetleri daha az doluyor, tencerede daha az yemek pişiyor, sofraya daha az katık konuyor, kursaktan daha az lokma giriyor. Böylelikle karınlar daha az doyuyor. Hiç doymadan kalktığı da oluyor sofradan.

Yollar, köprüler, tüneller, metrolar, altyapılar yapılıyor, tamam eyvallah. Kültürel alanda da çalışmalar eh işte. İmalat, ihracat, ticaret fena değil. Peki ya unutulan sessiz kalabalıklar? Onları ne yapacağız? Onlar susuyor diye onların sessiz çığlıkları duyulmayacak mı? ‘Sağır sultanlar’ bu sesi duymuyorsa ne olacak? Bu yoksullaşmanın önü kim tarafından ve nasıl alınacak? Kim bir çare üretecek? Kim cebini doldurma derdine düşmeden umumun derdiyle dertlenecek? Kim zedelenen adalet duygusunu tesis edecek? Zengin zenginliğiyle azdıkça, fakir fakirliğinden utandıkça ve bu böyle sürüp gittikçe kim bu gidişe dur diyecek?

Eğer son birkaç yılda bilhassa gıdada fiyatlar on katına kadar artıyorsa, yoksulun ekmeği günden güne küçülüyorsa, iaşe kaygısı herşeyin önüne geçiyorsa çözümün aciliyeti konusunda etkili ve yetkililerin bir şey yapması, geleceği kurtaracak adımlar atması gerekmez mi. Giderek büyüyen yoksullaşmaya karşı çareler üretilmesi, gözyaşlarının akmasını engelleyecek, yüzleri güldürecek adımlar için daha ne bekleniyor diye soruyorum kendi kendime.

Bu noktada bir reklâm arası vererek konuya çeşni katalım dilerseniz. Bir reklam filmi. Bir lokantada yemek yiyenler görülüyor. Durumu olmayanlar tabldotlarıyla aldıkları yemeklerini yemekteler. Bir ara kamera kasaya ödeme yapıldığını belli eden bir elde verilen parayı gösteriyor. Herhalde ucuz dediysek bedava değil anlaşılsın diye. Sonra bir ‘zübük’ çıkıyor kahraman bir edayla yoksullukla mücadele nutukları atıyor. Alın size en büyük fakir istismarcısı. Çünkü fakirseniz ancak reklam malzemesi olabilirsiniz.

Yoksulluk üzerinden reklâm yapmak moda. Zenginlerin ve idareciler için bir geçim kapısı olmuş ne yazık ki yoksulluk. Yoksul en çok edebiyatın ve siyasetin ilgi alanına girdiği gibi yoksulluk da yine en çok bu alanda seviliyor. Zenginlerin de geçim kapısı yoksullar olmuştur. Tersinden söylersek, yoksullaşma üzerinden zenginleşme, sömürü üzerinden semirme her zaman var olagelmiştir. Bu durum çok yeni bir şey değil. Ancak yeni olan yoksulluğu reklam ve tanıtım aracına çevirmek.

Açıyorsun birkaç göstermelik lokanta varoşlarda. En ucuzundan mal ediyorsun herşeyini. Aldığın paraları, kestiğin faturaları reklama harcıyorsun. Afişleri, bilbordları süslüyorsun. Ve sonra kalkıp ben yoksullukla mücadele ediyorum diye arzı endam ediyorsun, gevrek gevrek gülüyorsun. Gülerim ben böyle işe.

Gözüme Takılanlar

Gazze açlıkla savaşıyor

Gazze’ye planlanan gıda yardımının ulaştırılamaması sebebiyle halkın açlığa ve çaresizliğe terk edildiği haberleri geliyor. Durumun vehameti ise “şiddetli açlık” olarak tanımlanıyor. Açlık yaşayan çaresiz Gazzelilere tıbbi malzeme, yakıt ve gıda yardımlarının ulaştırılamaması riskin boyutlarını her geçen gün artırıyor.

Avrupa’yı çiftçi isyanı sardı

Birçok Avrupa ülkesi çiftçi protestolarıyla başı dertte. Çiftçilerin başlattığı traktörlü eylemler Avrupa’nın birçok ülkesine yayılıyor. İklim değişikliği ile mücadele kapsamındaki düzenlemelerin muzdarip çiftçiler AB’nin tarım politikalarını yetersiz buluyor. Gösteriler Hollanda ve Belçika’dan sonra Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Romanya, Macaristan ve Polonya’da da görüldü

Kızartma yağına denetim

Fast food işletmelerinde kullanılan kızartma yağlarına yönelik 81 ilde 10 gün sürecek denetimler başladı. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmada 7.500 kontrol görevlisi ile yapılacak denetimlerde polar madde, asit sayısı ve kızartma yağ sıcaklığı gibi hususlara dikkat edilecek. Denetimlerin periyodik olarak, sistematik bir şekilde ve souç odaklı yapılması gerekiyor.

Kozalaktan çıkan Andız pekmezi

Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde 2 bin rakımlı dağlardan toplanan andız kozalakları işlemlerden geçirildikten sonra kaynatılarak pekmeze dönüştürülüyor. Pekmez yapımı için yaz aylarında yüksek rakımlı dağlardan olgunlaşmadan toplanan kozalaklar kadınlar tarafından imece usulüyle kırılıyor. Temizlik işlemlerinin ardından 2 gün bakır kazanlarda geleneksel yöntemlerle kaynatılarak pekmez haline getirilen andız kozalakları lezzete dönüşürken aynı zamanda geçim kaynağı oluyor.

Mandalina kabuğundan dolma

Tokat’ın Turhal içesinde kooperatif üyesi kadınlar mandalina kabuğundan dolma yaptı. Turhal Belediyesi desteğiyle kurulan Turhal Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi üyesi 15 kadın üretime başladı. Mandalinanın hiçbir şeyini atmadan geri dönüşüme kazandıran kadınlar üretim yaparken atık çıkarmamaya gayret ediyor, mandalinayı da bu anlayışla dolmasını yaparak değerlendiriyor, mandalina çekirdeğinden de ürün elde ediyor. Çıkan meyveleri atmıyorlar, mandalina ekşisi yapıyorlar. Üzerinden kestikleri kabukları da kurutup toz haline getirip tatlılarda kullanıyor. Kış çayını ve pestilini yapıyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir