Disleksi çocuklara özel okuma programı geliştirdi

Kendisi de disleksi olan Perihan Eren, yaklaşık 15 yıldır geliştirdiği bilgisayar programı üzerinden okuma ve öğrenme güçlüğü yaşayan disleksi çocuklara umut oluyor.

Eren, “Bir çocuk okur, dünya güzelleşir” şiarıyla İrlanda’da ICEP Avrupa Çocuk Eğitimi ve Psikoloji Enstitüsünde “Disleksinin Teşhisi ve Eğitimi” konusunda sertifika aldı.

Daha sonra hızlı okuma eğitimlerine de katılan Eren, bir süre sonra kendisi hızlı okuma dersleri vermeye başladı.

Eren, çocukları disleksi olan aileler, yavaş okuyan çocuklarının okumasının hızlanması için kendisine başvurduğunda, hızlı okuma eğitimini bu çocuklara uyarlayarak, özel bir bilgisayar programı geliştirdi.

Perihan Eren, okuma, yazma ve heceleme güçlüğü yaratan, dil temelli öğrenme bozukluğu olarak ifade edilen disleksi konusunda geliştirdiği eğitimin detaylarına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, disleksinin okul öncesi yaşlarda kendini gösterdiğini anlattı.

Çocukların renkleri, ayları, günleri öğrenmede zorluk çektiğini dile getiren Eren, okul döneminde harfleri karıştıran her öğrencinin disleksi olmadığına vurgu yaparak, şunları kaydetti:

“Buradaki ayrıntı sürekli öğrenip unutup başa gelmesidir. Arkadaşları okumaya geçerken, disleksi çocuklar, harfleri öğrenir karıştırır ve heceleri birleştirip okumaya geçemez. 2. ve 3. sınıfta da bu durum devam eder. Okumaya geçse bile çok yavaş olur, heceleyerek okur ve harfleri karıştırır. Bu anlamda velilerin ve öğretmenlerin gözlemi çok önemli. Velilerin kendilerine dürüst olmaları gerekiyor. Veli ne kadar erken bu durumu kabul ederse o kadar hızlı aksiyon alınır.”

“Dislekside zeka geriliği söz konusu değil”

Eren, disleksi olan çocukların tahtadaki yazıyı deftere geçirirken bile zorlandıklarına dikkati çekerek, “Mesela 69 yazacağına 96 yazar. Çocuklar, ‘harfler dans ediyor’ diye tabir edilen görsel-sesteş karışımı yaşar. Noktalı harfler karışabilir. Çocukta bunların biri de hepsi de görülebilir. Disleksi, zeka düzeyi normal ve normalin üstü durumlarda ortaya çıkar. Zeka geriliği söz konusu değildir. Önlerinde sadece okuma ve öğrenmeyle ilgili camdan bir duvar var. Bunu kaldırdığınızda eğitim hayatına çok rahat bir şekilde devem ederler.” ifadelerini kullandı.

Disleksi nedeniyle kendisinin de eğitim hayatında çok sorunlar yaşadığını aktaran Eren, şöyle devam etti:

“Ben hem disleksi hem de disgrafiğim. Disleksi okuma ve anlama alanında, disgrafi yazılı anlatımda yaşanan zorluklardır. Diskalkuli ise matematiksel öğrenme güçlüğüdür. Disleksi durumdaki bir öğrencide disgrafi ve diskalkuli de görülebilmektedir. Bir memur çocuğu olarak ilkokulda 4 okul ve 2 şehir değiştirdim. Son öğretmenim sayesinde okumaya başladım. Tahtadaki yazıları hiçbir zaman doğru şekilde not alamazdım, yanlış ve eksik okurdum. Okumaya 2. sınıfta başlayabildim.”

“Eğitimle öğrencinin okuma seviyesi 2 katına çıkıyor”

Disleksi eğitiminde öncelikli olarak, öğrencinin okuma ve anlama seviyesini tespit ettiğini aktaran Eren, “Öğrenci dakikada ortalama kaç kelime okuyor, yüzde kaçlık bir anlama düzeyi var, eksik, tersten, yanlış okuma ve okuyamama gibi durumları var mı? Varsa hangi harf ve hecelerde bunun tespitini yapıyorum.” dedi.

Eren, seviyesi belirlenen çocuğun, göz kası, görüş açısı, görme hızını tespit ederek, tamamen kişiye özel bir eğitim programı uyguladığını belirtti.

Disleksinin bir hastalık değil, öğrenememe durumu olduğunu anlatan Eren, öğrencinin öğrenme modülünün belirlenmesinin önemli olduğunu kaydetti.

Eren, 4. sınıf öğrencisinin Milli Eğitim Bakanlığının verdiği müfredata yetişebilmesi için dakikada ortalama 120 kelime ve üzerinde okuması gerektiğini belirterek, “Eğitime, sadece 20, 40 veya 60 kelimeyle başlayan öğrencilerim oluyor. Bu yüzden verdiğim eğitim farklılık gösteriyor zira herkes kendi hızında öğrenir. Öğrenme şeklini belirlediğinizde, çocuktaki öğrenme kendi içinde hızlanarak ve artarak devam ediyor.” dedi.

Eğitimden sonra öğrencinin okuma seviyesinin 2 katına çıktığına vurgu yapan Eren, “50 kelimeyle eğitime başladığımız çocuk, minimum 100-120 kelimeye çıkıyor anlama seviyesi de yüzde 80’in üzerine ulaşıyor. Önemli olan çocuğu, yaşıtlarının okuma seviyesine ulaştırmak, yanlış, yavaş ve eksik okuma ya da okuduğunu anlayamama sorununu çözmek.” diye konuştu.

“Sayıları, harfleri ayırt edemiyordum”

Lise öğrencisi 17 yaşındaki Emre Özdemir de üçüncü sınıfa kadar kitap okuma, harfleri tanıma ve ayırt etmekte zorlandığını anlattı.

Sınıfta bir tek kendisinin okuma yazmayı öğrenmediğini, sayıları ve harfleri ayırt edemediğini aktaran Özdemir, “Hocam İstiklal Marşı’nı okumamı istediğinde, harflere bakıyordum ama ayırt edemiyordum. Eğitim aldıktan daha hızlı okumaya ve okuduğumu anlamaya başladım. özgüvenim gelişti ve çevremle iletişim kurmaya başladım.” diye konuştu.

Meryem Altun da oğlunun birinci sınıfta harfleri öğrenemediğini bu yüzden okula gitmek istemediğini söyledi.

Çocuğunu okula zorla gönderdiğini dile getiren Altun, “İlk 2-3 yıl okumayı öğrenemedi, sadece 17 harf biliyordu. Sonra ders almaya başladık. Bu eğitim sayesinde okumayı öğrendiği gibi takdir, teşekkür almaya başladı.” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir